“Gerçekten de en mutlu saatlerim, bir yılan sokmasıyla ayağı şişmiş, korkudan mosmor kesilmiş, bir sarı derili çocuk, ayağını kesmemem için bağıra bağıra yanıma geldiği zaman, onu kurtarabilmemdi. Herhangi bir kadın hummadan yatağa düştüğü zaman fersah fersah yol gidiyordum. Avrupa’da, fakülte kliniğinde, bu yabancı kadının istediğini de yapmıştım.Ama onda bu yaratığın size muhtaç olduğu seziliyordu hiç değilse, birinin ölümden ya da unutsuzluktan kurtarıldığı biliniyordu ve başkalarına yardım edebilmek için, başkalarının size muhtaç olduğunu kesinlikle sezmeniz gerekiyordu…”
Selam millet! Bugün sizlere Amok/Usta İşi’nin yorumuyla geldim. Benim elimdeki baskı Amok, Usta İşi ve Görünmez Koleksiyon adlı üç öyküden oluşuyor ama İş Bankası Amok Koşucu’sunu tek olarak basmış sanırım.
Kitapta bir köy doktorunun hayatının, yüzünü tülle gizleyen esrarengiz bir kadının yasadışı kürtaj için kapısını çalmasıyla tamamen rayından çıkmasına tanıklık ediyoruz. Kadın evine girdikten bir süre sonra doktor aldığı kararla bütün hayatını bir kenara bırakıyor ve sonunda her şeyini yitireceği bir koşuya başlıyor. Tıpkı bir amok gibi…
Amok, Malezya yerlilerinde görülen bir delilik haliymiş. Buna yakalananlar, ileriye atılır ve nereye gittiğini bilmeden durmadan koşar, önüne çıkanı öldürürlermiş. Zweig, bir kez daha hayrete düşürdü beni bu kitabıyla da. Böyle bir konuyu karakterlere o kadar iyi yedirmiş, onları tüm yönleriyle o kadar detaylı ve ustaca işlemiş ki cidden tanıdığın biri gibi oluyorlar bir zaman sonra. Hatta belki de sen yaşıyormuşsun gibi… Aldığı eğitim sağ olsun, karakterler okurken tabiri caizse çırılçıplak kalıyorlar karşımızda. O kadar net tahlille yazıyor, okuyanlar bilir zaten. Ayrıca bu baskısını da tavsiye ederim, diğer iki öykü de çok güzeldi ve tasarımı da çok hoş olmuş kitabın. Ayrıca Tahsin Yücel çevirisiyle sunulmuş. Bence gerçekten çok cezbedici. 😂 Sağlıcakla kalın efenim! 😄 💞