“Arnold’a ve sonra Peder Mike’a bakarken, yetişkinlerin de en az bizim kadar zor durumda olduklarını fark ettim. Hiç kimse gerçekten büyümüyordu. Hiç kimse hayatın bütün sırlarını çözemiyordu. Sadece yaşlanıp daha usta yalancılara dönüşüyorlardı.”
Selam millet! Bugün sizlere uzun zamandır listemde olan ve merak ettiğim bir kitap olan Andrew Brawley’nin Sıradışı Hikayesi’nin yorumuyla geldim.
Andrew annesini, babasını ve küçük kız kardeşini aynı gece kaybediyor ve başlarına gelen olaydan sadece o kurtulabiliyor. 17 yaşındaki bu genç arkadaşımız artık hastanede yaşıyor, kafeteryada çalışıyor, malzeme odalarında uyuyor ve hemşirelerle takılıyor. Bu gidişata alışmışken hastaneye kötü okul arkadaşları yüzünden vücudunun neredeyse yarısı yanmış bir çocuk getiriliyor ve Andrew’un o çocuğun acısına doğru ilerlemesiyle asıl hikayemiz başlıyor.
Andrew ciddi anlamda her şeyini kaybetmiş bir çocuk ve tüm hayatı o hastaneden, kanser hastası olan arkadaşları Trevor ile Lexi’den ve kendi çizgi romanının baş kahramanı olan Hasta F’den ibaret. Diğer karakterimizin işin içine girmesiyle Andrew’un hayatının derinliklerine inerken hem kendi benliğimizde bir yolculuğa çıkıyoruz hem de Andrew’un kendini keşfetmesine ve büyümesine de tanık oluyoruz.
Kendimden yaşça küçük karakterleri okumayı çok seviyorum. Ben de o yaşlardan geçtiğim için o zamanlara dönmek ve onlarla empati kurabilmek aşırı sıradan bir şey oldu benim için artık, hiç zorluk çekmiyorum. Andrew bana bir kez daha hayatta her zaman her istediğimizin olmadığı gerçeğini hatırlattı. Bazen omuzlarımızdaki yükü abartıyoruz, aslında herkes kendi benliğiyle büyük bir sıkıntı içerisinde. Bu bakımdan biraz şükretmemi sağladı bu karakter. Şükürler olsun ki annem, babam ve kardeşlerim ne olursa olsun hayattalar hala, sağlıklıyım vs. Bunların yetmediği zamanlar olduğunu düşündüğünüzü biliyorum ama ne olursa olsun hayatın bize verdiklerini en harika şekilde değerlendirmeliyiz, unutmayın sadece tek bir şansımız var.
Ek olarak şunları belirtmek istiyorum: Kitabı genel olarak sevdim ama ana konuya gelene kadar bazı bölümler gereksiz uzatılmıştı bence, bu biraz sıkılmama yol açtı işin aslı. Ayrıca Andrew ve Rusty’nin iletişiminde biraz eksiklik vardı, çünkü o enerji bir türlü geçmedi bana. Onları bir yana koyarsak en sevdiğim karakterler Trevor ve Lexi oldu. Bir de Peder Mike tabii ki. Bu üç karakter de bana hayatla ilgili birçok hatırlatmada bulundu, bu yüzden iyiki okumuşum diyebiliyorum. Belirttiğim şahsım adına eksik noktalar olmasaydı kitap çok daha güzel olabilirdi. Ama tabii zevk meselesi, siz yine de bir göz gezdirin kitaba. Belki benden daha fazla şey bulabilirsiniz. Sağlıcakla kalın efenim! 😄 💞