“Zihin, Noel ağacını süsleyen bir lamba devresine benzer. Beyin iyi çalıştığında lambalar pırıl pırıl yanıp söner ve yeterince uyarlanabilir bir yapıdadır, öyle ki ampullerden biri sönse bile sıklıkla geri kalanlar parlamaya devam eder. Ama hasarın yerine bağlı olarak kimi zaman patlamış bir ampul hepsinin kararmasına yol açabilir.”
Selam millet! Bugün sizlere otobiyografik bir roman olan Beynimdeki Yangın’ın yorumuyla geldim.
Bir gazeteci olan Susannah Cahalan, 2009 yılında henüz 24 yaşındayken dünyada nadir görülen ve tanı koymanın çok zor olduğu bir hastalığa yakalanıyor. Bu hastalığın pençesindeyken bir ay boyunca hastanede tedavi görüyor. O dönem ve tedavi sürecine dair hiçbir şey hatırlamayan Susannah’ın bu kitabı yazmaya karar vermesiyle hem o hem de bizler geçmişte aslında neler olduğunu öğreniyoruz. Delirme ve unutmanın yaşamında yarattığı boşlukları bu sayede dolduruyor, geçmişinin peşine düşerek.
Kitap önce Tahtakurusu sendromuyla başlıyor. Daha sonra kişinin benliğine uymayan davranışlar sergilemesi ve kendine yabancılaşmayla devam ediyor. En sonunda da geçirilen nöbetler sonucunda hastane ve bir dünya test kaçınılmaz oluyor. Doğru hastalık bulunana kadar o kadar fazla teşhis konuluyor ve o kadar fazla farklı tedavi görüyor ki… Cidden insani olarak üzülmemek elde değil. Aslında vücudumuzda meydana gelen ve hafife aldığımız çoğu belirtinin ne denli vahim durumlara yol açabileceğini görmek cidden korkunç ve yerinde bir şey.
Dünyada belirtileri ve tanımı bilinen belki de binlerce hastalık var: Kanser, Şeker, Diyabet, Tansiyon, Şizofreni, Epilepsi, Bipolar Bozukluk… Bunların yanısıra adını bilmeyi bırakın bulunması bile neredeyse imkansıza yakın olan birçok hastalık da var. İşte Susannah da bu hastalıklardan birinden mustarip. Sanırım bu hastalığa yakalan 217. insan olduğunu söylesem olayın ciddiyetini daha iyi kavrayabilirsiniz.
Onun şansı hiç şüphesiz Dr. Najjar ve Dr. Dalmau gibi iki harika insanla karşılaşması oldu. Çok şükür ki bu hastalığı fark eden ve insanları kurtarmak için bu denli çabalayan kurtarıcılara sahibiz. Onlar hem o hastalara hem de diğer tanı konmamış tüm hastalara umut ışığı oldular. Bunu ödeyebilecek bir şey bilmiyorum.
Bu kitabı okurken benliğimizin yeri geldiğinde bedenimizi nasıl da yıkıma uğratabileceğini gördüm. Artık onun da düşman yanları olduğunu fark ettim, ona da güvenemeyeceğimizi. Dünyada hastalıklı bir zihinden daha tehlikelisi yok sanırım. Allah kimseyi böyle bir şeyle imtihan etmesin.
Diğer yandan ne kadar zorluk çekerse çeksin mücadeleyi elden bırakmayan ve tüm bu yaşananlara rağmen yerden daha da sağlam kalkan, güçlü bir kadınla tanıştım. Susannah Cahalan… Sen gerçekten inanılmaz derecede güçlü bir insansın, bu yüzden sana tüm kalbimle derinden saygı duyuyorum.
Kitap çok akıcı olsa da tahmininiz üzere içerisinde bolca bilimsel, tıbbi terim mevcut. Bunlar okurken beni hiç rahatsız etmedi. Hatta daha da memnunum, çünkü bu sayede bilgiye aç olan beynim ciddi anlamda doyma noktasına ulaştı. Bu açıdan belki sizleri zorlayabilir ama onun dışında bu tarz hikayeleri mutlaka okumanız taraftarıyım. Özellikle Tıp, PDR ve Psikoloji öğrencileri kesinlikle bu kitabı okumalı bence. Fakat isterseniz yazarın internette birçok videosu var, bir de filmi var bu kitabın. Onlara da bakabilirsiniz. Sağlıcakla kalın efenim! 😄 💞