Merhabalar. Bugün sizlerle Netflix: Bu İş Asla Tutmaz kitabının değerlendirmesini paylaşacağım. Öncelikle kısaca özetine değinerek başlamak istiyorum.
Kitap, 20. yüzyılda doğup büyüyen kişilerin sadece dönem dizi ve filmlerinde görebilecekleri bir alışkanlığı temel alıyor: video mağazalarından kaset veya DVD kiralama. Bu mağazalar internetin ve sinemanın günümüzdeki kadar kolay erişilebilir olmadığı dönemlerde insanların film izleme ihtiyaçlarını karşılayan alanlardı. Birçok girişimcilik fikriyle sayısız startup tecrübesi olan Marc Randolph’un her insanın filme erişimini sağlamaya çalışmak amacıyla oluşturduğu fikir işte böyle bir dönemde doğuyor. ‘İnternetten film kiralama’ fikrinin ortaya çıkışıyla birlikte bunun şekillenmesini, ekibin toplanma sürecini, Netflix’in kuruluşunu, açılış gününü, yaşadığı sıkıntıları ve son kısımda ise halka arz edilişini okuyoruz. Tabii tüm bu süreçler içerisinde hem startup kültürüne ait detayları okuyor hem de girişimci bir zihnin yapısını, yaptığı hamleleri ve düşünme şeklini görmüş oluyoruz.
Öncelikle bu hikâyeyle ilgili beni oldukça şaşırtan bir noktaya değinmek istiyorum. Çok uzun zamandır bildiğim ve zaman zaman da kullanıcısı olduğum bu içerik üreticisi firmanın bu kadar eski bir geçmişe sahip olduğunu bilmiyordum. Bu nedenle aslında film kiralama olarak başlayan bu fikrin böylesine küresel boyutta etkilere yol açıp büyümesi ve özellikle gençler arasında birçok evde kullanılıyor olması oldukça büyük bir başarı bence. Eğer trendleri yeterince takip etmeselerdi dönemsel olarak kalıp günümüze erişemezlerdi diye düşünüyorum.
Bunun yanı sıra kitapta beni en çok etkileyen şeylerden birisi Randolph’un düşünce yapısını ve olaylara karşı verdiği reaksiyonları görmek oldu. Bu noktada ilk değinmek istediğim konu Randolph’un üniversite yıllarında Ulusal Açıkhava Liderlik Okulu’na ait tecrübeleri. Bu kısımdaki hikâyeyi anlatırken karnı çok aç olduğu için en sonunda dilencilik yapmasından bahsediyor. Burada dikkatimi çeken nokta öncelikle bunu utana sıkıla yapıp sonrasında kendine uygun bir yöntem geliştirmesiyle birlikte rahatlaması oldu. Hayatta yaşadığımız her şey bize bir tecrübe kazandırır diye düşünen birisiyim. Bir liderlik eğitiminde olduğundan aslında insan ilişkileri yönetimi hakkında bir ders çıkarması bekleniyor ondan. Benim çıkardığım ders, bir yönetici her ne kadar prensiplere sahip olsa da bunlarda çok katı olmamalı. Çünkü iş hayatı her zaman planlandığı gibi gitmez ve inisiyatif alabilen, daha esnek yapıya sahip bireyler olursak bu zor şartları atlatabiliriz.
İktisat’ta ‘tamamlayıcı mallar’ diye bir kavram var, bu birlikte kullanıldığında iki mal için de verimliliği gösteren bir terimdir. Örneğin künefe ve kaymağı güncel hayatımızdan buraya ekleyebiliriz. Bu hikâyedeyse Netflix’in kuruluşunun ardından Sony ve Toshiba ile DVD oynatıcılar üzerine yapılan anlaşma örnek teşkil ediyor. O dönemde hedef kitleleri sadece DVD oynatıcıya sahip tüketiciler. Bunlara ulaşabilmek için de yaptıkları bu anlaşma onlara çok şey katıyor. Bir şirket yöneticisiysek çevremizde faydalanabileceğimiz mevcut kaynakları iyi değerlendirmeli ve kazan kazan ilkesiyle hareket ederek gerekirse işbirliklerine de başvurmalıyız bence. Çünkü her sektör farklı uzmanlık alanları gerektiriyor.
Kitapta Netflix’in hikâyesine ait birçok detay mevcut ama bunları artık birçoğumuz bildiğimizden ben son olarak onların izledikleri süreçlerin benim iş tecrübelerimdeki karşılıklarına, fark ettiğim benzerlik ve farklılıklara değinmek istiyorum.
Üniversitede bir startup’ta İçerik Editörü olarak çalışıyordum. Bu deneyimim kısa sürdü çünkü birçok girişimcilik fikri gibi başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi bu kitabı okuyup başarılı bir örnek görünce mukayese edebilme şansı buldum. Oradaki temel sıkıntı aslında çalışanların bile bu fikri benimsememesi çünkü ortada net bir fikir olmamasıymış. Netflix ise bir ihtiyaçtan dolasıyla, çalışan insanların ortak bir değer oluşturup bu fikri benimsediği bir ortamda doğuyor. Bence bunlar süreklilik için çok değerli etkenler.
Bunun ardından ebebek’e baktığımdaysa ortak noktalar dikkatimi çekti. 20. yıl kutlaması yaptığımız gün Halil Bey ilk siparişimizden bahsetmişti. Burada da açılış gününden bahsediliyor. İki hikâyede de uzun süre düşünülmüş, ihtiyaçtan doğan bir fikir var. Ama günün sonunda aslında iş hayatı o kadar tahmin edilemez olabiliyor ki aksilikler çıkması çok olağan. Bu aşamada stres yönetimine, detaylı bir planlamaya ve fikri konusunda inanca sahip olan, inisiyatif alabilen firmalar biraz da şansla başarılı olabiliyorlar diye düşünüyorum.