2014 yapımı bilim kurgu filminde Scarlett Johansson’ın hayat verdiği Lucy karakteri işlenmektedir. Takıldığı erkeklerden birisi olan Ricky yüzünden kendini aniden uyuşturucu çetesinin içerisinde bulan Lucy, zorla vücudunun içine konulan sentetik uyuşturucuya kuryelik yapmaya zorlanıyor ve hikayemiz de burada başlıyor. Kazara bu uyuşturucu vücuduna karışınca olağanüstü bir takım yetenekleri ortaya çıkıyor.
Filmde Morgan Freeman’ın karakteri insan zihninin sınırlarını inceleyen bir bilim insanını canlandırıyor. Filmde verilen bilgiler ışığında beyin kapasitemizi çok düşük bir oranda kullandığımız hipotezi etrafında yapılan konuşmalarda yalnızca %10 ve %20’sine ulaştığımızda bile bir takım olağanüstü yetenekler edinmemizi sağlayan beynimizin %100 kapasitesini kullandığında neler olabileceğine yönelik bir teori gösteriliyor.
Filmde Morgan Freeman’ın anlatımı esnasında gösterilen sahneleri oldukça sevdim, bu kısımlar adeta bir belgesel tadındaydı. Ayrıca Lucy’nin beyin kapasitesinin gelişim evreleri gösterilirken hepsinde yüzdesel bir oran verilip o düzeydeki yeteneği göstermesi aslında geliştikçe sınırlarının nasıl geliştiğini bize gösteren güzel bir metoddu.
Filmin her ne kadar çok yaratıcı bir konusu olsa da sonu nedeniyle gerçekten de zihnimizin %5’ini kullandığımızı ve bu nedenle daha yaratıcı bir sonu göremediğimizi düşündürttü bana. Gelişim evrelerini daha detaylı görmek ve yeteneklerinin sınırlarına daha çok şahitlik etmek isterdim. 2010’lu yıllarda sinema filmlerinin birçoğu 90 dakika civarındaydı, belki de bu nedenle süreye uyabilmek adına bu çok istediğim detaylar üstün körü anlatılmak zorunda kalmış. Bu filmi 10 yıl sonra değil de çıktığı dönemde izleyip o dönemin şartlarına göre yorumlasaydım belki daha olumlu noktalara değinebilirdim ancak burada bahsettiğim noktalarda ne yazık ki beklentimi karşılayamadı. Yine de bilim kurgu filmleri içerisinde en azından yaratıcı konusuyla dikkat çeken bir film olmaya devam edeceğini düşünüyorum.