“Sevgili Dost!
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi.
Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmediğinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba ‘insan’ denince hatırlanıyor muyuz?”
Selam millet! Bugün sizlere beni arka kapak yazısıyla ilk anda cezbeden ve mektup türünde okuduğum en özel eserlerden biri olan #postakutusundakimızıka‘nın yorumuyla geldim.
Kitap 3-4 sayfalık olmak üzere toplamda 61 mektuptan oluşuyor ve kahraman tarafından ‘Sevgili Dost’una yazılıyor. Her mektupta yazanın yaşamından izler bulunmakla birlikte, her birinde birçok insani değere de ev sahipliği yaptığı göze çarpıyor. Yazar her mektupta bizi düşündürürken aynı zamanda bazı şeyleri de sorgulamaya itiyor. Kendisi de sürekli bir sorgulama içerisinde zaten. Hepimizin bildiği çoğu konuyu bizden farklı bir perspektifle sunuyor önümüze yani bakış açımızda kesinlikle bir genişlemeye vesile oluyor. Anlatımı söz sanatları, betimlemelerle ve alıntılarla zenginleştirmiş ama bunu o kadar hafif ve dokunaklı bir şekilde yapmış ki kesinlikle ağır değil, aksine hem akıcı hem de devam etmeye teşvik eder nitelikte.
Bu kitabı daha önce duymuştum ve bu ay kütüphanede görünce okumaya karar verdim ve sonuç olarak ‘İyiki!’ dediğim kitaplardan biri oldu. Mektup türünde bir eser okumayanlara başlangıç için çok uygun bir kitap, listesinde ya da kütüphanesinde bulunanlara ise kesinlikle tavsiyemdir. 206 sayfalık kitabın içerisinde benim gibi yaşamdan birçok detayı fark edeceğinize eminim. Alıntıdan sonra tekrar bir şeyleri sorgulamaya başladım ben yorumu yazarken, devam edeyim en iyisi. Sağlıcakla kalın efenim!