“Aklı başında herkesin korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı bir adamın öfkesi.”
Selam millet! Bugün sizlere Rüzgarın Adı kitabının yorumuyla geldim. Birazdan bu kitap fazla övgüye maruz kalabilir, uyarmadı demeyin.
Çoğu zaman gittiğimiz yerlerdeki barmen, garson ya da baristanın hayatına odaklanmayız. Esasında yaptıkları işin insanların hayatlarını yansıttığını düşünürüz. Bu hikaye de son derece normal gözüken bir hancıyla ilgili. İşi yüzünden dikkatleri üstüne çekmeyen, normal gözüken bir hancı ama aslında bu hikayede normal olan hiçbir şey yaşanmayacak. Hikayemiz yine bu handa, iblislerin konuşulduğu bir sahneyle başlıyor ve biz bir süre hikayeyi anlamaya çalışıyoruz. Sonrasında bir Tarihçi’nin bu hana gelmesiyle ve hancının aslında normal birisi olmadığını biliyor olmasıyla asıl hikaye başlıyor. Tarihçi Kvothe’nin hikayesini yazmak istiyor ve kahramanımız hayatındaki dönüm noktalarını anlatırken biz de onun aslında kim olduğunu anlamaya başlıyoruz. Bir Edema Ruh olarak doğan-gezgin sirkçiler-Kvothe’nin hayatı Abenthy adlı Gizemci ile tanışmasıyla birden değişiyor ve o da Gizemci olmaya karar veriyor, ondan sempati eğitimleri alıyor ama bunlar yeterli değil ve üniversiteye gitmesi gerekiyor. Hayatının bu dönemi ile üniversite arasında öyle şeyler yaşanıyor ki amaçları değişiyor adeta. Sonrasında üniversite hayatını, kötü ruhları, düşmanlarını ve sevdiği kadınları dinlemeye başlıyoruz.
Kitap o kadar kalın ki olayları genel olarak nasıl özetlesem, ne desem de spoiler olmasın diye bayağı uğraştım ve en genel şekilde böyle ifade edebileceğime kanaat getirdim. Bu kitabı 4-5 yıl önce almıştım ama sayfa sayısı o kadar gözümü korkutuyordu ki tatil döneminde okurum diye hep erteledim. Ne büyük bir kayıp! Hiçbir beklentim yoktu, konusunu bile bilmiyordum ve iyi ki de bilmiyormuşum. Bu sayede daha da sevdim. Uzun süredir Fantastik Edebiyat okumuyordum ve resmen susadığımı hissettim okurken. Kvothe’nin hayatını okurken her değişen mekanla heyecanım ve merakım katlandı adeta. Kurulan olay örgüsü asla ama asla normal bir insan zihnine ait olamaz bence, bu nasıl bir hayal gücüdür yahu! Özellikle üniversite dönemindeki olaylar o kadar güzeldi ki. İşin garibi asıl olaylar bu kitapta da değil, diğer kitapta yüksek ihtimalle. Tüm bunlara rağmen enfes bir anlatım, harika bir kurgu okudum. Yüzüklerin Efendisi ya da genel olarak Fantastik kurgu seven herkese kesinlikle tavsiye ederim. Kalınlığı da benim gibi gözünüzü korkutmasın, zira kitap beklenmedik bir şekilde akıcı bir dile sahip ve başına oturunca kalkamıyorsunuz. Lütfen lütfen lütfen herkes okusun bu kitabı.