“İnsanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları, kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım, oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş. Seven insan Tanrı’nın, Tanrı da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir.”
Selam millet! Bugün sizlere büyük usta Tolstoy’un İnsan Neyle Yaşar? eserinin yorumuyla geldim.
Kitap hepsi birbirinden güzel toplamda 6 kısa öyküden oluşuyor. Kitaba ismini veren öykü ise ilki.
Bu öykü Semyon adındaki yoksul bir ayakkabıcının koyun postu almak amacıyla köye gitmesiyle başlıyor. Akşam eve dönerken kilisenin kenarında çıplak bir adamda karşılaşıyor kahramanımız ve onun bu haline gönlü el vermeyerek onu eve götürmesiyle devam ediyor. Bu adamın alameti öykü sonuna kadar tahmin edilemiyor ve aslında neler olduğunu okuyuncaysa sarsılmamak elde değil gerçekten.
Kitapta en sevdiğim öyküler: İnsan Neyle Yaşar?, Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez ve İnsana Çok Toprak Gerekir Mi? oldu. Tolstoy, her ne kadar farklı karakter ve olayları işlese de kitap genel anlamda aynı fikri besliyor. İnsan sevgisi, Tanrı, inanç ekseninde dönüyor her şey.
Bu kitabı ilk olarak ortaokul yıllarımda okumuştum ve pek hatırlamasam da sevdiğimi net hatırlıyorum. Bu okumamamda da aynı şey oldu. Çoğu kısmında kitabı kapatıp düşündüm, farkına vardım. Hatta yeri geldi gözlerim doldu ama hep yüzümde bir tebessüm oluştu. Bu kitap bana aslında ne kadar boş yaşadığımızı, nefsimize boyun eğmenin fenalığını, sevgi olmadan insan olmaktan ne denli uzak olduğumuzu gösterdi. Kesinlikle bakmadan geçmeyin bence. Sevgiyle kalın efenim! 😄 💞