Merhabalar, bugün sizleri Tokyo’nun ara sokaklarından birisinde 100 yıldan fazladır var olan bir kafeye götüreceğim: Funiculi Funicula.
Bu kafe insanları geçmişe götürmesiyle nam salıyor. Belirli kurallar dahilinde geçmişe dönüp bu kafede daha önce bulunan birisiyle buluşabiliyorsunuz. Ancak kurallardan en temeli çok katı, kahve soğumadan önce bitirmeniz ve böylece günümüze geri dönmeniz gerekiyor. Tabii bir hayalete dönüşmek istemiyorsanız.
İlk yazıldığında bir oyun olarak sergilenen eser kitabın editörünün bir davet üzerine oyuna gitmesi ve tamamını ağlayarak izlemesi üzerine onun teklifiyle bir kitap haline getiriliyor. Toplamda 4 bölümden oluşan kitapta 4 farklı hikayeyi okuyoruz: Aşıklar, Karıkoca, Kız Kardeşler, Anne ve Çocuğu.
Kitap ‘Geçmişe gidebilseydiniz kiminle buluşmak isterdiniz?’ diye başlıyor. Sadece bu cümleyi okuyunca bile aklıma birkaç isim, bazı mekanlar geldi. Büyük ihtimalle bu nedenle bazı hikayelerde inanılmaz ağladım, karakterlerin içindeki büyük özlem hissini siz de duyabiliyorsunuz çünkü eğer gerçekten artık görüşemeyeceğiniz insanlar varsa…
Zamanda yolculukla ilgili kurallardan birisi geçmişe ya da geleceğe gittiğinizde olayları hiçbir şekilde değiştiremiyor oluşunuz. Peki ya hiçbir şeyi değiştiremeyecekse insanlar neden yine de bunu yapmak istiyorlardı? Bu kısım bence bize bırakılmış ve her birimiz farklı yönlerden yorumlayabiliriz. Benim bu kitaptan aldığım ders bazen ne kadar çabalasak da hayatımızın gidişatını değiştiremeyebiliriz, geçmişte yaşanan olumlu ya da olumsuz olaylara takılı kalmalıyız. Çünkü bugün yaptığımız tercihler gelecekte nasıl bir durumda olduğumuzu da etkileyecek. Yani geçmişi değiştiremeyiz ama şu anda yaptıklarımızla en azından gelecekte fark yaratabiliriz.